Ulusal Uçak, Havacılık ve Uzay Mühendisliği Kurultayı başladı
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Eskişehir Şube yürütücülüğünde düzenlenen, X. Ulusal Uçak, Havacılık ve Uzay Mühendisliği Kurultayı, bugün Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Taşbaşı Kültür Merkezi’nde başladı.
Kurultayda, mühendis-üniversite-endüstri üçgenindeki tarafların aynı platformda buluşması ile yeni teknolojik gelişmeler, endüstrinin talepleri, teknoloji yatırımları, eğitim ve istihdam konularında mühendis gözüyle tartışma, danışma ve paylaşma ortamı oluşturulması hedefleniyor. Pek çok üniversitenin yanı sıra çeşitli kamu kurum ve kuruluşunun desteklediği kurultay iki gün sürecek ve toplam yedi oturum düzenlenecek.
Kurultayın açış konuşmaları MMO Başkanı Yunus Yener ve MMO Eskişehir Şube Başkanı Atila Tomsuk tarafından yapıldı.
MMO Başkanı Yunus Yener açılışta özetle şöyle konuştu:
“Hemen her alanda olduğu gibi uçak havacılık uzay mühendisliği alanında çalışan meslektaşlarımızın sorunları her geçen yıl artmaktadır. Eğitimden çalışma yaşamına, sektörün kendi özel sorunlarından ekonominin genel yönetim anlayışının yansımalarına kadar bir dizi sorun artarak sürmektedir. Yetersiz istihdam düzeyi, Ar-Ge çalışmalarındaki yetersizlikler, hava taşımacılığı alanındaki çarpıklıklar başta olmak üzere ağırlaşan sorunlar mevcuttur. Eğitimde altyapı ve öğretim görevlisi eksiklikleri, üniversitelerde bu eksiklikleri bulunan yeni bölümlerin açılması, havacılık alanında eğitim veren yüksekokulların teknisyen ve tekniker formasyonuna dönük programlarından mezun olanların mühendislik unvanı kapsamına alınma çabası, eğitim alanında devam eden sorunlardan sadece birkaçıdır.
THY tekrar ulusal havayolu şirketimiz haline getirilmelidir
Havacılık sektörünün en önemli ayaklarından biri kuşkusuz havayolu taşımacılığıdır. Türkiye, bugün havayolu yolcu sayısında dünyada 9., Avrupa’da 5. sıradadır. Uçak trafiğinde ise Avrupa’da 3. sıradadır. 2018 yılı itibarıyla toplam uçak sayısı 515; yolcu sayısı 211 milyon, koltuk kapasitesi 100 bin, kargo kapasitesi 2 milyon 194 bin tona ulaşmıştır. Her geçen gün büyüyerek gelişen havayolu taşımacılığı pazarı gerçeğine karşın, toplumsal faydayı maksimum kılacak yatırımlar yapmak yerine sektörün uluslararası sermayenin iştahını kabartmada kullanılması tercih edilmektedir. Zira ulusal havacılığın simgesi olan Türk Hava Yolları (THY) artık özel şirket statüsündedir ve hem yüzde 51’i “halka arz” yoluyla özelleştirilmiş, hem de yüzde 49,12 kamu hissesi Varlık Fonu’na devredilmiştir.
Yoğun talep ve imkânların olduğu bir pazarda THY, yanlış yönetim anlayışı sonucu, Sayıştay raporlarına da yansıdığı üzere 7 milyar 829 milyon TL’ye yakın zarar etmiş, zarar ederken ve pek çok uçağı kullanılmazken bile uçak alım ve kiralamalarına devam etmiştir. Yani zarar göz göre göre katlanmıştır. THY önce “altın hisse” formülü ile siyasetin kararından çıkmayacak biçimde özelleştirilmiş, sonrasında denetimsiz bir şekilde her türlü harcamayı yapabilir hale getirilmiş; akla uygun olmayan harcamalar bu nedenle yapılabilmiştir. Şimdi de Varlık Fonu aracılığı ile finans spekülasyonuna açık hale gelmiştir. Bu haliyle THY’nin ulusal havacılık sektörünün çıkarlarını gözeten, bakım ve bu bağlamda mühendislik yatırımlarını planlayan kamu kuruluşu özelliği kalmamıştır. THY tekrar ulusal havayolu şirketimiz haline getirilmeden, özelleştirmeci anlayışlarla yönetilmesine son verilmeden, nitelikli bir hava yolu taşımacılığı anlayışından bahsetmemiz mümkün değildir.
Eğitimli personel tasfiye edilmekte, uçuş güvenliği riske sokulmaktadır
Ülkemizde bilindiği gibi uzun yıllardır THY ve 2000 yılında faaliyetlerini durduran İstanbul Hava Yolları dışında hangar düzeyinde bakım yapabilen işletme bulunmuyordu. 2001 yılında bakım ve onarım hizmetleri, yerli ve yabancı özel sektör firmalarına açık hale getirildi. Başlangıçta yerli olarak kurulan özel sektöre ait bakım onarım yenileme firmaları yabancı firmalara satılmaktadır. “Maliyetleri düşürme” bahanesiyle, uçuş operasyonları, uçak bakımı ve yer bakım hizmetleri, kurumsal bünyeden çıkarılıp üçüncü firmalara devredilerek deneyimli ve eğitimli personel tasfiye edilmekte, uçuş güvenliği riske sokulmaktadır.
Diğer birçok alan ve sanayinin her kolunda gözlemlediğimiz gibi serbestleştirme ve özelleştirmelerle etkin olmaktan çıkan, rant kaygısının ön plana çıktığı sektörler genel olarak birçok hata üretmeye mahkumdur. Kimi zaman insan hayatına mal olan bu hataların en önemli kaynaklarından birisi kuşkusuz denetimsizlik veya denetim yetersizliğidir. Örneğin 2010 yılında 5 bin 221 olan havayolu denetimleri, 2018 yılında 3 bine gerilemiştir.
Ülkemizde uçuş emniyetinin sağlanması, bir kamu kurumu olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün görevidir. Ancak Genel Müdürlük dokümanlarında nitelikli personel eksikliği görülebilmektedir. Genel Müdürlükte yeterli sayıda mühendis istihdam edilmemektedir. Diğer yandan son yıllarda özellikle balon işletmeciliği alanında kazalar yaşanmakta ve ölümler meydana gelmektedir. Havaalanı işletmeciliğindeki sorunlar, bakım onarım hizmetleri alanındaki teknik eleman sıkıntıları, sertifikasız eleman çalıştırılması ve havayolu işletmelerinde az sayıda personelle çok iş yapma çabaları kaza risklerini artırmaktadır.
Havacılık ve uzay sektörüne yönelik sağlıklı, gerçekçi planlamalar yapılmalıdır
Birçok yıl rekor bütçesiyle öne çıkan, kamu kaynaklarının oldukça bonkör bir şekilde aktarıldığı alanlardan biri de kuşkusuz savunma sanayiidir. Bu sektöre aktarılan kamu kaynağının büyüklüğü, kamuoyunun ilgisini çeker boyuttadır. Savunma ve havacılık sanayi sektörünün yıllık ciro büyüklüğü 8,7 milyar dolardır. Çalışan sayısı ise havacılık genelinde 205 bin, savunma ve havacılıkta ise 67 bin şeklindedir.
Savunma ve havacılık sektöründen beklenen, bütçe büyüklükleriyle orantılı özgün ürün ve mühendislik başarılarına henüz ulaşılmamıştır. Kamuoyuna başarı olarak sunulan projelerin teknolojik bağımlılık nedeniyle tartışma konusu yapıldığı da bilinmektedir. Havacılık ve uzay sektörüne yönelik sağlıklı, gerçekçi planlamalar yapılması durumunda, mal ve hizmet üretme potansiyelinin artacağı ve ilgisiz alanlarda çalışmak zorunda kalan uçak havacılık uzay mühendislerinin ülkemiz için daha verimli hizmet sunmaları mümkün olacaktır. ”